İç tetkikte bakılan yeterlilik nedir ?

Emre

Yeni Üye
Birlikte Düşünelim: İç Tetkikte “Yeterlilik” Ne Demek, Gerçekten?

Selam dostlar,

Konuya farklı açılardan bakmayı seven biri olarak bugün sizlerle, kulağa hem ciddi hem de düşündürücü gelen bir kavramı konuşmak istiyorum: İç tetkikte yeterlilik.

Hani bir kuruluşta, bir sistemin işleyip işlemediğini anlamak için yapılan denetimler vardır ya… İşte onların kalbinde “yeterlilik” diye bir şey yatar. Ama bu sadece bir ölçüt, bir teknik detay değildir; bazen bir kültürün, bir toplumun hatta bir insanın değerler sistemini bile yansıtır.

Yeterlilik: Evrensel Bir Ölçüt mü, Kültürel Bir Yorum mu?

Yeterlilik, iç tetkik dünyasında genellikle “bir kişinin veya sistemin belirli bir işi, gerekli bilgi, beceri ve tutumla yerine getirebilme yeteneği” olarak tanımlanır.

Basit gibi görünür ama bu tanımın arkasında dev bir felsefe vardır:

Kimin standardına göre yeterli?

Hangi toplumun anlayışına göre iyi iş yapılmış sayılır?

Küresel perspektiften bakınca, yeterlilik; nesnel, ölçülebilir ve belgelenebilir bir olgu olarak görülür. ISO standartlarında, denetim kurumlarında, uluslararası organizasyonlarda hep aynı mantık işler: “Kanıt göster, süreci belge, performansı ölç.”

Ama yerel düzeyde işler çoğu zaman farklıdır. Türkiye’de, Japonya’da, Kenya’da ya da Brezilya’da “yeterli” olmanın anlamı sadece teknik başarı değil, aynı zamanda uyum, güven, saygı ve insan ilişkileriyle de ilgilidir.

Küresel Perspektif: Mükemmellik Takıntısı ve Nesnellik Arayışı

Batı odaklı sistemlerde iç tetkikte yeterlilik, çoğu zaman bireysel performans ve sürekli gelişim ile ölçülür.

Amerika veya Almanya’daki denetim kültürüne baktığımızda, süreçlerin mekanik doğruluğu, verinin güvenilirliği ve raporların şeffaflığı ön plandadır.

Yani burada yeterlilik, “hata payı sıfıra yakın olanın” becerisidir.

Bu yaklaşımın güçlü yönü; adaletli, ölçülebilir ve standartlaşmış olmasıdır.

Ama zayıf yönü de açık: İnsan faktörünü, duygusal zekâyı ve yerel kültürün etkisini görmezden gelir.

Bir iç tetkikçi, teknik olarak harika olabilir ama eğer iletişim becerisi zayıfsa, o denetim çalışanlar arasında direnç ve korku yaratabilir.

Oysa bir süreçte “yeterlilik” sadece bilmek değil, anlamak, hissetmek ve bağ kurmaktır.

Yerel Perspektif: İnsan İlişkilerinin Ölçülmeyen Ağırlığı

Yerel düzeyde, özellikle bizim gibi topluluk kültürlerinde, yeterlilik teknik yeterlilikten çok insanla uyum kurabilme becerisiyle tanımlanır.

Bir iç tetkikçi, ekip üyelerini sorguya çeker gibi değil, bir yol arkadaşı gibi yaklaşmalıdır.

Kültürümüzde, bir denetçi sadece süreçleri denetlemez; aynı zamanda güveni, motivasyonu ve hatta iş yerinin ruh halini de ölçer.

Bazı toplumlarda “yeterlilik” empatiyle ölçülür.

Örneğin Japonya’da bir tetkikçi, sessizlikle dinlemenin gücünü bilir. Hindistan’da yeterlilik, toplumsal ilişkileri koruma becerisidir.

Bizde ise çoğu zaman “insanı kırmadan gerçeği söyleyebilmek” bir yeterlilik göstergesidir.

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Duyarlılığı: Yeterliliğe Cinsiyetin Yansımaları

Bu noktada, dikkat çekici bir dinamik var:

Erkekler genellikle bireysel başarı ve pratik çözümler üzerinden yeterliliği tanımlar.

Bir erkek tetkikçi için süreç, bir satranç hamlesi gibidir: Strateji kurulur, adımlar planlanır, sonuç alınır.

Oysa kadınlar, yeterliliği daha çok ilişkisel ve kültürel bağlam içinde değerlendirir.

Bir kadın tetkikçi, çalışanların ne hissettiğine, iletişimin nasıl kurulduğuna ve ekibin moraline dikkat eder.

İki yaklaşım da değerlidir; biri sistemi optimize eder, diğeri sistemi insanlaştırır.

Ve belki de gerçek yeterlilik, bu iki yönün dengelenmesinde yatar.

Yani hem analitik hem empatik olabilmekte.

Bir formu doldururken, o formun ardındaki insanı da görebilmekte.

Evrensel Standartlar, Yerel Ruhlar

Küresel denetim dünyası, “yeterlilik” kavramını belgelendirmeye ve ölçmeye çalışır.

Ancak bu ölçüm her zaman, yerel kültürlerin ruhuna tam olarak uymaz.

Bir Avrupa şirketinde tetkik, bir “kontrol mekanizması” iken; Anadolu’daki bir işletmede aynı süreç, bir “rehberlik ve güven” aracıdır.

Bu nedenle, iç tetkikte yeterlilik sadece “ne kadar iyi bildiğinle” değil,

“nasıl iletişim kurduğun, nasıl dinlediğin ve nasıl bir iz bıraktığınla” da ilgilidir.

Bir hata tespit ettiğinde karşındakini küçük düşürmeden,

bir eksikliği fark ettiğinde yapıcı olmayı başarabiliyorsan,

işte o zaman gerçekten yeterlisin.

Sonuç: İç Tetkik, Bir Aynadır

Dostlar, iç tetkik aslında sadece sistemin değil, bizim de aynaya baktığımız bir süreçtir.

Yeterlilik dediğimiz şey, bazen belgelerle, bazen davranışlarla, bazen de sessizlikle kendini gösterir.

Bir tetkikçi ne kadar nesnel olursa olsun, gözlemlerine duygularını, inançlarını ve kültürünü de taşır.

Küresel sistemin soğuk standartlarını yerel sıcaklıkla buluşturmak zor ama mümkündür.

Belki de bu dengeyi kuranlar, geleceğin en iyi tetkikçileri olacak.

Çünkü gerçek yeterlilik, sadece doğruyu bulmak değil, insanı anlamak ve güveni koruyarak gelişimi sağlamak demektir.

Forumdaşlara Soru: Sizin Yeterlilik Tanımınız Ne?

Peki sizce, iç tetkikte yeterlilik sadece bilgiyle mi ölçülür?

Yoksa empati, kültür ve iletişim de bu denklemin ayrılmaz parçaları mıdır?

Belki de her birimizin içinde, kendi kültürünün şekillendirdiği bir “tetkikçi” vardır.

Siz de kendi deneyimlerinizi, farklı ülkelerde veya farklı sektörlerde gördüğünüz yeterlilik anlayışlarını paylaşın.

Birlikte bu kavramın haritasını çizelim — hem küresel, hem yerel, hem insani. 🌍💬